Navigasyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gökdepe Galasy
Ekrem Özbay tarih 10.02.2013, 06:28 (UTC) | | Türkmen Tarihi (1917-1985) Türkmen-Rus Savaşları, Cüneyit Han Bağımsızlık Mücadelesi
Çarlık Döneminin sonlarına doğru artan baskı ve ezme politikası Bolşevikler Döneminde asimilasyonlarla çok daha şiddetlenerek devam etti. Çarlık hükümetleri kültürel değişikliğe teşebbüste ihtiyatlı davranırken Bolşevik hükümetleri böyle bir ihtiyatı gözetmediler. Kontrolü ele geçirir geçirmez hızla değişiklikler için baskı yapmaya başladılar. Göçebelerin (Türkmenistan’daki tabirle Gumıların, Çarvaların) daha zor kontrol edilebileceğinin farkında oldukları için en kısa zamanda onları toprağa bağlayıp kabileler arası bağları koparmak istediler.
Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulduktan sonra ilk faaliyet olarak toprak ve su reformuna başlandı. Birincisi 1921-22’de, ikincisi de 1925-27’arası yapıldı. Türkmenistan’da ilk Kolhoz (Devlet Tarım Çiftçiliği) 1926 yılında Serahs bölgesinde kuruldu. Kolhozlaşmaya Türkmen halkı karşı çıktı; fakat çaresiz kalınca 50 bine yakın Türkmen vatanını terk ederek başka yerlere göç etti. Onların çoğunluğu da şimdiki Afganistan’a göçtüler.
Direnen Türkmenlerin bu hareketi, bir müddet sonra kolhoz aleyhtarlığından millî mücadele şekline dönüştü. Bu yüzden de isyanların ardı arkası kesilmedi. Bağımsızlık başkaldırıları Türkmenistan’ın her yanına yayılmış olmakla beraber Hive-Dışoğuz-Karakum ve Tecen bölgelerinde Cüneyt Han ve Aziz Han gibi Türkmenlerin liderliğinde yoğunluk kazandı. Türkmenistan’da bağımsızlık savaşı verenler içinde Sovyetleri uzun süre uğraştıran ise Cüneyt Han olmuştur.
Cüneyt Han, haksızlıklara boyun eğmeyen, yanlış uygulamaları çekinmeden dile getiren, eleştiren ve adalet uğruna en ağır cezayı kardeşine bile verebilen gözü pek bir kişiydi. Zaten bu özelliği onu han yapmıştır. Hive Hanının Türkmenlere yüklediği ağır vergi nedeniyle bölgede yaşayan Yomut Türkmenleri isyan ettiler. İsyanı başlatan Kurbanmemet Serdar, mensubu olduğu Yomut kabilesi tarafından han ilan edildi. Aşiretinin yani Türkmence tabiriyle Tiresinin adı olan Cüneyt ismi kendisine verilerek ona “Cüneyt Han” denildi. Böylece efsanevi lider Cüneyt Han Türkmenlerin tarih sahnesine çıktı. Halkın desteğini arkasına alan Cüneyt Han, 1916 yılı başlarında Hive’yi ele geçirdi ve Hive Hanı İsfendiyar’ı kendine bağladı.
Hive yönetiminin Cüneyt Han gibi haksızlığa boyun eğmeyen kararlı ve güçlü birinin eline geçmesi Rusya’nın işine gelmedi. Bu sebeple Ruslar, Cüneyt Han’a yoğun bir siyasi baskı uygulamaya başladılar. Artan baskıya daha fazla direnemeyen Cüneyt Han, bir müddet sonra İran’a geçmek zorunda kaldı. Bu durum, reformcu Genç Hiveliler hareketini güçlendirdi ve iktidara gelmelerine neden oldu. Bu sırada Cüneyt Han da İran’dan geri döndü ve bu iktidarın lağvedilmesi için İsfendiyar Han’a baskı yapmaya başladı. Bunun üzerine İsfendiyar Han, Genç Hivelilerin kurduğu hükümeti dağıttı, üyelerini de hapsettirdi. Kurtulanlar ise faaliyetlerine gizlice devam ettiler.
Bu gelişmeler Bolşevik İhtilali’nin arifesinde meydana gelmişti. 1917 Bolşevik İhtilali ise hanlıktaki bu karışıklıkları içinden çıkılmaz bir hâle getirdi. Hive’de bulunan Rus askerleri, Bolşevik tarafına geçtiler, Genç Hiveliler ise han yönetimine karşı Ruslarla işbirliğine girdiler. Hive Han’ı İsfendiyar, 1918 Eylül’ünde Cüneyt Han’ın oğlu İşşim tarafından öldürüldü, yerine kardeşi Said Abdullah, han ilan edildi. Böylece hanlığın yönetimi fiilen Cüneyt Han’ın eline geçti. Bu arada Genç Hiveliler boş durmuyordu ve 1918 Haziran’ında Hive İhtilal Komitesi’ni kurdular. 1919 Aralık’ına gelindiğinde Sovyetler Hive Hanlığı’na, “Cüneyt Han’ın ve taraftarlarının dikte yönetiminden Hive emekçilerini kurtarma”yı gerekçe göstererek savaş açtılar. Savaş bir ay kadar devam etti ve 25 Ocak 1920’de Hive, Sovyetlerin eline geçti. Sovyetlerle birlikte şehre giren Genç Hivelilerin İhtilal Komitesi, 1 Şubat 1920’de bir halk kurultayı düzenleyerek hanlık sistemini kaldırdılar yerine Harezm Halk Cumhuriyeti’ni ilan ettiler. Böylece Genç Hiveliler bir kez daha iktidara geldi. Fakat Genç Hiveliler Bolşevikler tarafından 1921’de iktidardan uzaklaştırıldı ve iktidarı Sovyetler ele geçirdiler. Bu arada bir kısım Genç Hiveli, Cüneyt Han’a katıldı. Cüneyt Han, Bolşeviklere karşı mücadelesini sürdürmek amacıyla çöle çekildi. Said Abdullah ise Ruslar tarafından Moskova’ya götürüldü ve orada sefalet içinde vefat etti. Cüneyt Han mücadelesini bazen Türkmenistan dışına çıkarak diğer zamanlarda da Karakum, Hive ve Dışoğuz bölgelerinde aralıksız sürdürdü.
Sovyetler, piyon gibi oynadıkları Hive Hanını zaman zaman Türkmenler üzerine saldırtıyordu. Cüneyt Han bu durum karşısında hem Bolşeviklere hem de Hivelilere karşı mücadele etmek zorunda kalıyordu. Cüneyt Han 1918 yılı sonbaharında Hive’ye hâkim oldu ancak; bu iki yıl kadar sürebildi. Özbek Türkleriyle Cüneyt Han arasındaki sürtüşmeden (su kullanımı sebebiyle) dolayı Genç Hiveliler Cüneyt Han’ın karşısında yer almışlardı. Hatta bazı Türkmen kabile reisleri de Cüneyt Han’a karşı Genç Hivelilerin yanında yer aldılar. Bu Özbek-Türkmen sürtüşmesi, Rusların tekrar Hive Hanlığı’nın içişlerine karışmasına fırsat verdi. Hive’deki Sovyet askerleri, Cüneyt Han karşıtlarından bir “Hive İhtilal Taburu” kurarak 1919 yılının Kasımında Hive’de bir Sovyet hükümetinin kurulmasını istediler. Bu tabur, Bolşeviklerden yardım istedi ve Sovyet orduları Hive’ye yürüdü. Kızıl Ordu harekâta başladıktan sonra Hive halkı Kızıl Ordu tarafından Cüneyt Han aleyhine kışkırtıldı. Bunun üzerine yer yer ayaklanmalar oldu. 1920’de Hive işgal edildikten sonra geçici bir ihtilal hükümeti kuruldu.
“Çöl kralı” olarak anılan Cüneyt Han, Hive ve çevresinde Ruslara karşı bağımsızlık isyanını yönetirken Rusya, General Galtin’in komutasında en modern silahlarla donatılmış bir birlikle saldırmasına rağmen Cüneyt Han’ı mağlup edemediler. Hive ve civarını Rus istilasından kurtarmak isteyen Cüneyt Han, bu maksatla Akmamış, Şurakan Şabbaz ve Biynazar bölgelerine yiğitleriyle saldırıyor ve Sovyet askerlerini buralardan kovuyordu. Rusların silah deposu olarak kullandıkları Tortkol şehrini de kuşattı, almak için on bir gün mücadele etmiştir. Ancak bin altı yüz veya bin yedi yüz civarında şehit vererek savaştan çekilmek zorunda kaldı. Çünkü Kızıl Ordu Tortkol’u savunmak üzere Macar, Avusturyalı, Alman ve Çekoslovak savaş esirlerinin hepsini Cüneyt Han’ın üzerine göndermişti. Dolayısıyla Cüneyt Han sadece Sovyet askerlerine karşı savaşmıyordu. O yine bir gün Nukus şehrine bin beş yüz yiğidiyle hücum etti. On beş gün kadar devam eden çarpışma, yine Cüneyt Han’ın aleyhine son buldu. Cüneyt Han’ın yiğitleri ile Sovyet askerleri arasında Pitnak’ta bir çatışma daha meydana geldi, iki tarafın da saldırıları devam ederken Ruslar, Cüneyt Han ile barış yapmak istediler ve Tahta’da Cüneyt Han ile Türkistan Sovyet Sosyalist Muhtar Cumhuriyeti temsilcisi arasında bir barış antlaşması imzalandı (1919). Ancak Türkmen tireleri arasında uydurma bilgi ve haberlerle antlaşmazlık ve kışkırtmalar çıkartıldı. Örneğin; Karaoğuz boyunun reisi Şammıy Kel, Salak boyunun reisi Koçmemet Han ve Karasalak boyunun reisi Gulam Ali ile Cüneyt Han arasında silahlı çatışmalar çıkartıldı. Yapılan antlaşmaya rağmen Sovyetlerin bu ikiyüzlü ve kışkırtıcı tutumları karşısında Cüneyt Han’ın savaşa devam etmekten başka seçeneği kalmadı.
Rus idaresi, Cüneyt Han komutasındaki bağımsızlık mücadelesini kırmak ve Ceyhun (Amu Derya) bölgesinde Rus hâkimiyetini tam sağlamak amacıyla Türkistan cephesi komutanı askeri birliklerine, saldırı emri verdi. Cüneyt Han, bu saldırıya komutasındaki yaklaşık beş bin yiğidiyle, eski model silahlarla Ceyhun Nehri’nin sol şeridindeki Kocaylı şehrinde altı gün boyunca direndi; fakat saldırıyı önleyemedi ve Rus ordusu buraları işgal etti. Sonra Rus ordusu Köhne-Urgenç, Parsa İliyali, Gazavat, Dışoğuz ve Tahta’yı da işgal etti. Kanlı çatışmaların ardından Cüneyt Han’ın doğum yeri olan ve ana karargâhının bulunduğu Bedirkent şehrini de işgal ettiler. Daha sonra Hive’nin bütün toprakları işgal edildi. Bu çatışmalarda Cüneyt Han çok sayıda kayıp verdi; fakat bağımsızlık mücadelesinden yine de vazgeçmedi.
Cüneyt Han, fırsatını bulduğu her yer ve zamanda Karakum Çölü’nden çıkarak Ürgenç bölgesinde saldırılarına devam ediyordu. O, bu amaçla 1921 yılında Ruslara karşı en az yirmi üç taarruz yapmıştır. Harezm’deki bu direnişler, siyasi zeminlere de sıçradı. Örneğin 1921’de Sovyet istihbaratı, Harezm Halk Cumhuriyeti Başkanı Hacı Yusuf Pehlivan Niyaz’ı Sovyet aleyhtarlığı yaptığı iddiasıyla tutuklattı. Cüneyt Han ve yiğitleri, 1922-1923 yıllarında Harezm’de mücadelesine devam ederken Rus birlikleri zaman zaman bu liderin karşısında çaresiz kaldılar. Cüneyt Han 1923 yılının ortalarında Kongrat, Hocaklı, İliyali şehirlerini ve Karakum’u kontrol altına aldı. 1923’te Cüneyt Han’ın komutanlarından Ağacan’ın Madrahimbey’in ve Allanazar’ın birlikleri Dışoğuz, İlyalı, Köhne-Ürgenç, Yeni-Ürgenç ve Gazavat şerhirlerini aldıktan sonra Hive şehrine yürüdüler. Ancak bunlar kalıcı olmadı.
Bazı zamanlar Rusların haksız uygulamalarına bir tepki olarak kitleler hâlinde Cüneyt Han’a katılmalar da oldu. Örneğin Harezm bölgesi Rus birlikleri komutanı ve Sovyetlerin temsilcisi Dubjanski, Hive’de ayaklanan Türkmenleri silahsızlandırmak istediğinde yaklaşık üç bin aile, bağımsızlık mücadelesi veren Cüneyt Hanı desteklemek üzere Karakum’da bulunan Cüneyt Han’ın saflarına geçtiler. 1924 yılında Türkmenler, Özbeklerle birlikte hareket ederek bazı başarılar elde ettilerse de Rusların üstün kuvvetleri karşısında fazla direnemediler.
Aralıksız devam eden bağımsızlık mücadelesi, 1932-1933 yıllarına gelindiğinde Merv, Kuşku (Guşgıy) ve Göktepe bölgelerinde Ahmet Bey, Durdu Murat, Cüneyt Han, Anna Kuli, Atam Kılıç Mamed, İbrahim Kadlı, Ali Abay ve Beppa-Ças adlı komutanlar tarafından koordineli olarak Rus birliklerine karşı sürdürüldü. Kakabay, Karakum çölünde 1931 yılında başlattığı mücadelesini 1934 yılının ortalarına kadar sürdürdü. Ahmet Bey ve Durdu Murat mücadelelerini Karakum, Tecen ve Merv vahâlârında devam ettirdi. Mayıs 1933 tarihinde Karakum Çölü’nde savaşırken Durdu Murat, Ahmet Bey ve Bazi Duz şehit oldular. Kızıl Ordu birliklerinin sürekli takip ettiği Cüneyt Han, 1927 yılında Bolşeviklere karşı yaptığı son saldırıyı da kaybedince Türkmenistan’ı terk etmek zorunda kaldı. Önce İran’a sonra da Afganistan’a geçen Cüneyt Han, Ruslara karşı yaptığı akınlarla mücadelesini 1938 yılına kadar devam ettirdi. 1938 yılında Afganistan’da vefat etti.
Türkmen-Rus Bağımsızlık Savaşları, Kerki bölgesindeki Halife Kızılayak Bağımsızlık Mücadelesi
Türkmenlerin bağımsızlık mücadelesi verdikleri yerlerden biri de Türkmenistan'ın güney doğusunda yer alan Lebap vilayeti ve Afganistan’ın sınır bölgesinde bulunan Kerki ilçesidir. Bu bölgede Halife Kızılayak Bolşeviklere karşı mücadele etmişti. Kuzeyde (Dışoğuz bölgesinde) Cüneyt Han mücadele ederken güney bölgelerinde de Halife Kızılayak mücadeleye devam ediyordu. Buhara’yı işgal eden Sovyet ordusu, 1919 yılında, Kerki ve Lebap bölgesini almak için bu bölgedeki askerlerine, Ceyhun Nehri üzerinden iki gemi dolusu mühimmat gönderdi. Bu mühimmatların gemilerle geldiğini haber alan Halife Kızılayak, emrindeki güçleriyle saldırarak her iki gemiyi de ele geçirdi. İçindeki tüm mühimmata el koyduktan sonra gemileri batırdılar. Ele geçirilen mühimmat bitene kadar savaşan Kızılayak, sonra kuvvetleriyle Afganistan topraklarına geçti. Afgan topraklarına geçtikten sonra da Bolşevikleri rahat bırakmayan Kızılayak, Rusların ele geçirdiği Annagul Tepe’yi (1920-1921) ve Kerki’yi geri aldı. Ancak uzun süre elinde tutamadı ve tekrar çekilmek zorunda kaldı. Fakat 20 yıl boyunca Bolşeviklere karşı mücadelesini aralıksız sürdürdü.
Türkmen-Rus Bağımsızlık Savaşları, Tecen bölgesindeki Aziz Han Bağımsızlık Mücadelesi
Bağımsızlık mücadelesi verilen diğer bir yer de Tecen’dir. Bu bölgede Aziz Han’a bağlı yiğitler, mücadele veriyordu. 1916’da Garrıkale’ye, 9-14 Ekim 1918 tarihleri arasında ise bütün Tecen vahasına girdiler. Aziz Han 14 Ekim 1918 gecesi dokuz bin yiğidiyle Tecen’e hücum etti. Çarpışma çok çetin geçti ve beş gün kadar sürdü. Bu süre içinde 5600 civarında Türkmen yiğidi şehit düştü, bin yedi yüz yiğit ise yaralandı. Aziz Han yaralı yiğitlerini yanına alamadan geri çekilmek zorunda kaldı. Bu esnada Ruslar geride kalan bütün çaresiz yaralı yiğitleri acımasızca şehit ettiler. Aziz Han elinde kalan yiğitleriyle yaz mevsimine kadar Sovyet ordusuna karşı mücadelelerini devam ettirdi.
Bu arada Hazar bölgesindeki İngiliz General Malleson Aziz Han’ı bir yandan Çar taraftarlarının emrine girmesi için zorlarken bir yandan da kendi safına çekmeye çalışıyordu. Bununla Malleson Çarlık taraftarlarına güç katmayı düşünüyordu. Fakat Aziz Han bu oyuna yanaşmadı. Çünkü Türkmenlerin büyük bir kısmı Çarlık taraftarlarının kuracağı hükümeti reddediyordu. Sebebi, Çarlık yerel millî güçlerin bağımsızlık veya otonomi taleplerine kesinlikle karşıydılar. Malleson, Çarlık taraftarlarından her açıdan güçlü olan Türkmenlerin bulunduğu bir bölgede sadece Çarlık taraftarlarıyla irtibata geçmişti. Çünkü kendisi Bolşeviklerin Hindistan’da halkı İngiliz aleyhine kışkırtmalarına karşı Bolşeviklerin karşısında olan çarlığı açıktan destekliyordu.
Aziz Han 1919 ortalarından itibaren yiğitleriyle Bayramali tarafına çekildi. Fakat Sovyet Savaş İdaresi çok sayıda ajanı Aziz Han’ın peşine taktı ve onu takibe aldı. Bolşevikler sonunda Aziz Han’ı mart ayında yakaladılar ve yiğitlerin bir kısmının silah bırakmasını sağladılar. 1919 sonlarında ise Aziz Han Sovyet askerî mahkemesi tarafından yargılanarak idam cezasına çarptırıldı. Bunun üzerine Aziz Han, alnından kurşunlanarak mertçe ölmeyi ve İslam inanç esaslarına göre defnedilmeyi istedi. Fakat mahkemenin aldığı karar uygulandı.
Bağımsızlık mücadelesi verenlerle Türkistan’daki Kızıl Ordu birlikleri başa çıkamayınca Sovyet İdaresi, 8 Ağustos 1919 tarihinde “Türkistan Cephesi”ni kurdu ve başına General M. B. Frunze’yi getirdi. Bu yöntemle de başarılı olamayınca, 1 Nisan 1922’ de bağımsızlık mücadelesi veren yiğitlerle savaşmak üzere Türkistan cephesi içinde özel bir birim oluşturuldu. 7 Nisan 1922 tarihinde “Basmacı Cephesi” adıyla oluşturulan bu birim, Türkistan Cephesi’nden ayrıldı ve bütün planlarını bağımsızlık savaşçılarını yok etmek üzere yaparak uygulamaya koydu. Bu cephenin komutanı bir ordu komutanı ile aynı hak ve yetkilere sahipti. Ancak onları da çöl, susuzluk ve iklim şartları olumsuz etkiledi, kesin başarıya ulaşmalarını engelledi. Bağımsızlık mücadelesi veren yiğitler, çöldeki kuyuların üzerini deve yününden dokunmuş sergilerle örtüyor ve üstünü kumlarla kapatıyorlardı. Bu yolla Rusların çölde su ihtiyacını karşılamalarını engelliyorlardı. Bir de Türkmenler bölgeyi çok iyi bildikleri için kolayca yer değiştirerek izlerini kaybettirebiliyordu. Çöle önceden yiyecek stoku yapıyorlar ve onlarla idare ediyorlardı. İzlendiklerini hissettiklerinde kum tepelerinin arkasına gizlenerek yollarını kaybettirebiliyorlardı. Bütün bunlar Basmacı Cephesi adıyla kurulan birimin de başarıya ulaşmasını engelledi.
Türkmenlerin Siyasi Alanlardaki Mücadeleleri
Sovyetlere karşı Türkmenler siyasi kanaldan da mücadele ettiler. Örneğin, Milliyetçi Türkmenler tarafından 20 Nisan 1917’de Türkmenleri temsil eden ve onların çıkarlarını gözeten bir “Türkmen İcra Komitesi” kuruldu. Bu komite, 16 Kasım 1917’ de Taşkent’teki Sovyet Komiserliği’ne başvurarak Teke Türkmen Süvari Alayı’nı derhal cepheden geri çekmeleri ve vatanlarına geri gönderilmeleri için talepte bulundu. Komite Hokand’taki Türkistan muhtar hükümetini de tanıdı ve onunla işbirliği yapmaya girişti. Türkmenistan’ın Kerki şehrinde bulunan Türkmen tümeni, bu komitenin etkisinde kaldığı gerekçesiyle 22 Şubat 1918’de Sovyet Komiserliği tarafından silahsızlandırılması istenmişti. Tümenin sadık Rus birlikleri 4 Mart 1918’ de kısmen silahtan arındırıldı. Tümendekilerin bir kısmı bağımsızlık mücadelesi verenlere katıldılar. Türkmen komitenin faaliyetlerinden rahatsız olan Sovyet Komiserliği, komiteyi 22 Şubat 1919’da feshetti.
Bağımsız Aşkabat Hükümeti Mücadelesi
Yine Sovyetlere karşı siyasi mücadelelerden biri de 1918’de geçici olarak kurulan “Aşkabat Hükümeti” faaliyetidir. Ancak bu mücadelede Türkmen bağımsızlığından ziyade Çarlık ve Bolşevik çatışması ön plana çıkmıştır. Zaten kurulan on sekiz kişilik kabinede sadece üç Türkmen vardı. 25 Haziran 1918’ de Aşkabat’taki dokuz komünist komiser kurşuna dizilmiş, Sovyet iktidarı düşmüş ve yerine Aşkabat Hükümeti denen geçici bir yönetim kurulmuştu. Kendilerini Bolşevik karşıtı ilan eden bu hükümet, Bolşevik tehdidi karşısında müdafaasız kaldı ve İngilizlerden yardım istedi. İngiliz General Malleson’la Meşhedde bir antlaşma imzalandı, bunun üzerine Hazar bölgesi Türkmen birliklerine, Hint-İngiliz birlikleri katıldı, sonra bu birlikler ile Rus askerî birlikleri Bolşeviklere karşı durumu kurtardılar. Hatta Çarcev civarına kadar Bolşevikleri püskürttüler. Ancak Bolşevikler bu mağlubiyetin intikamını çok geçmeden aldılar. Bolşevikler toparlanarak karşı saldırıya geçtiler ve Aşkabat’a kadar ilerlediler. 1919’un ilkbaharında şehri ele geçirdiler. Sonra Gızılarvat üzerine yürüdüler ve orayı da aldılar. Daha sonra Cebel’e ulaştılar. Cebel’in alınmasından sonra Bolşevikler İngilizler tarafından boşaltılan Kızılsu (Krasnovodsk) girdiler. Yukarıda da değinildiği gibi İngilizler Bolşeviklerden hoşlanmıyorlardı. Çünkü Bolşevikler, Hind halkını İngilizler aleyhine kışkırtmaya çalışıyordu. Bu sebepten Hindistan, İngiltere’nin onayı ile Hazar civarında bulunan Kızıl Ordu’ya karşı Bolşevik karşıtları ile bir operasyon yapma kararı almıştı. Bu maksatla General Malleson komutasında bir İngiliz birliği Hazar bölgesinde hazır bulunduruluyordu. Ağustos 1918’de Bayramali’de İngilizler ile Bolşevikler arasında küçük bir çatışma yaşandı ve bu çatışmada Aşkabat Hükümeti İngilizleri destekledi. Ancak Kızıl Ordu’ya karşı başarılı olunamadı. İngilizler 2 Nisan 1919’da bölgeyi terk ettiler.
Türkmen Azatlığı Hareketi
Bazı Türkmenler tarafından 1926 yılında Bolşeviklere karşı “Türkmen Azatlığı” teşkilatı kuruldu. Bu teşkilata her kesimden insan üye olmaya başladı. 1931 yılına gelindiğinde Bolşeviklere karşı başkaldırma bütün Türkmenistan’a yayıldı. Bu ayaklanmayı İngilizler destekleme sözü vermişlerdi; fakat sonradan desteklemediler. Türkmen azatlığının önde gelen 35 adamı ve diğer bazı yöneticileri yakalanarak hapse atıldı, içlerinden bazıları da idam edildi.
Sovyetler, 1931 yılında bağımsızlık mücadelesi verenleri tamamen yok etmek üzere Kazancık, Gızılarvat, Tecen, Mari, Hive ve Dışoğuz’da eş zamanlı saldırıya geçtiler. Bu saldırıda obalardan çok sayıda kadın, kız, çocuk ve yaşlı insan suçsuz yere öldürüldü. Sovyetlerin hâkimiyetine boyun eğmeyen kimseler, Afganistan ve İran’a geçtiler. Zaman zaman o ülkelerden Ruslara baskın şeklinde saldırılarda bulundularsa da amaçlarına ulaşamadılar.
Gelenekçi Müslümanlarla sıradan başkaldıranların karışımından oluşan bağımsızlık yanlısı yiğitler, kısa sürede Türkmenistan’a yayıldı ve 1920’ lerin başında Türkmenistan’ın önemli bölümünü Sovyet işgalinden kurtarmak üzereyken boyların birbiriyle çekişmeleri ve birbirinden bağımsız hareket etmeleri Bolşeviklerin üstünlük sağlamalarına neden oldu. Organize olamama ve birlikte hareket edememenin karşılığı Türkmenler, Ruslara boyun eğmek zorunda kalmışlardır.
Bireysel Mücadeleler: Kızılsu Doğumlu Orazmuhammet Vefayev Bağımsızlık Çabaları
Bolşeviklere karşı bireysel olarak kendi çapında mücadele edenler de vardı. Bu manada mücadele edenlerden biri Orazmuhammet Vefayev’dir. Gızılsu doğumlu olan Vefayev, eğitimini Türkmenistan, Buhara ve sonunda Ankara Türk Ocağı’ndan aldığı fikirlerle beslenerek İstanbul’da tamamladı. Sonra Nuri Paşa’nın ordusuyla Azerbaycan’a gitti, oradan Türkmenistan’a geçti. Türkmenistan’a gittiğinde Bolşevik rejimiyle karşılaştı. Vefayev, önce öğretmenlik yaparak Türkmen çocuklarını bilinçlendirmeye çalıştı. Sonra valilik yaptı. “Balıkçı” lakabıyla Bolşevik rejimini eleştiren yazılar yazdı. Bunun üzerine Türkmenistan Komünist Partisi Vefayev’i Pantürkçülük ve milliyetçilikle suçladı. Sonra da görevden aldırttı. Vefayev, baskılara dayanamadı ve İran’a kaçtı. İran’da ise Rus ajanı damgasını yedi ve orada da rahat yüzü görmedi. Ruslar, İran’a ajanlarını göndererek Vefayev’i Türkmenistan’a getirttiler ve 1937 yılında idam ettiler.
Bütün bunlar yaşanırken Türkiye ile Türkmenistan arasında cüzi de olsa karşılıklı yardımlaşmalar da oluyordu. Türkiye’den Türkmenistan’a farklı zamanlarda giderek oradaki kardeşlerine manevî destek verenler olduğu gibi Türkmenistan’dan da bütün imkânsızlıklara rağmen para toplayarak Anadolu’nun zor günlerinde kardeşlerine yardım elini uzatanlar olmuştur. Örneğin, Mustafa Kazım Bey 1919 yılında Türkmenistan’a giderek Dışoğuz ve Çarcov vilayetlerinde öğretmen olarak çalışmıştır. Diğer taraftan Enver Paşa, Türkistan’a geçtikten sonra Türkistan’ın millî mücadele lideri hâline gelmiş ve 16.1.1922’de Sovyetlerin Duşanbe Konsolosu Noregniy’e bir mektup yazarak şunları ifade etmiştir: “ …Rusya’nın beklenmekte olan büyük felaketten zarar görmemesini istiyorsanız, işgal edilmiş olan toprakları boşaltınız ve Türkmenistanlılarla Buharalılara kendi işlerini düzenlemeleri için fırsat vermenizi öneririm.” diyerek, Türkmenlere ve Buharalılara karşı baskılarını kaldırmalarını ve işgal ettikleri toprakları boşaltmalarını istemiştir. Ayrıca, 1918-1924 yıllarında Avrupa devletlerine karşı savaştıkları sırada Rusya’da esir olan Türk subayları Orta Asya’ya geçmiş ve Türkmenlere eğitim vererek bağımsızlık mücadelelerine yardım etmişlerdi. Daha sonra bu kişiler Pantürkizm suçlamasıyla şehit edilmişlerdir.
Mary’daki Atatürk’ü Destekleme Komitesi
Türkmenistan'da bazı Türkmenler ise bir taraftan işgalcilere karşı mücadele verirken bir taraftan da Türkiye’deki kardeşlerine yardım etme kararı aldılar ve bu vesileyle 1923 yılında Mari şehrinde “Atatürk’ü Destekleme Komitesi” kurdular. Türkmenler topladıkları yardımları bu komite aracılığı ile Türkiye’ye gönderdiler. Bu durumu öğrenen Rus ajanları komitedeki kişileri tutukladılar.
İsyan ve çatışmalarla başarılı olamayan Türkmenler, taktik değiştirerek mücadeleye yine devam ettiler. Aziz Han ve Cüneyt Han gibi liderlerin önderliklerinde yürütülen bağımsızlık mücadelesi Kızıl Ordu birlikleri tarafından kanlı bir şekilde bastırılmasından sonra Türkmenler, Türkmenistan Komünist Partisine girmeye başladılar. Türkmenler, bunu daha çok ezilmeyi önlemek, mümkün olduğu kadar Türkmen halkının haklarını koruyabilmek ve köle gibi bir hayat yaşamamak için yaptılar. Bu sayede partide alınan kararlarda Türkmen menfaatlerini ellerinden geldiği kadar korumaya çalıştılar.
Türkmenistan’a yerleştirilen Ruslar, partiyi ele geçirerek Türkmenlerin millî kültürel ve ekonomik haklarını kısıtlıyorlardı. Türkmenler partiye girerek bu uygulamaya karşı çıkıyordu. Türkmenler bu mücadele sırasında Rus komünistlerinin maksatlarını daha yakından tanıma fırsatı buldular. Bu arada Türkmenler, diğer Türk topluluklarından komünist partiye girenlerle birlikte hareket etme kararı da aldılar. Bu mücadele yolu Sovyetleri son derece tedirgin etmeye başladı. Ruslar bu dayanışma ve mücadele ruhunu kırmak için yeni tedbirler almaya başladılar. Örneğin Özbeklerle Türkmenlerin yan yana yaşadıkları Harezm bölgesinde Özbekleri koruyup Türkmenleri mağdur ederek aralarındaki eski çekişmeleri tekrar körüklemeye başladılar. Bunda başarılı da oldular. Bir müddet sonra da siz birbirinizle geçinemiyorsunuz, sizler ayrı ayrı idareler altında toplanmanız gerekir diyerek, kabile ihtilafını da bahane ederek birbirinden ayırma yoluna gittiler. 12 Haziran 1924’te ayrı ayrı cumhuriyetlerin kurulacağını ilan ettiler ve 27 Ekim 1924’te Rusya’ya bağlı diğer Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri gibi Türkmenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Bu sistem ‘Açıklık ve Yeniden Yapılanma’ politikası uygulamaya konulana kadar devam etti. 1985 yılındaki açıklık ve yeniden yapılanmayla Sovyetler yeni bir döneme girdi.
Ekrem Özbay (İstanbul, Türkiye)- Bolşevikler Dönemi Türkmen Tarihi (1917-1985) | | |
|
AFGANİSTANLI SANATÇI YARIŞMACI TÜRKMEN KIZI LATİFA AZİZİ'NİN BABASI ÖLÜM TEHDİTLERİ HAKKINDA KONUŞTU
Döwlet Bayhan tarih 10.02.2013, 05:33 (UTC) | | AFGANİSTANLI SANATÇI YARIŞMACI TÜRKMEN KIZI LATİFA AZİZİ'NİN BABASI ÖLÜM TEHDİTLERİ HAKKINDA KONUŞTU
Afganistanlı 17 yaşındaki Türkmen kızı Latifa Azizi yerli "Tolo" televizyon kanalındaki "Afgan Star" (Afgan Yıldız) şarkı yarışmasına katılarak finale adını yazdıran başarılı soydaşlarımızdan biridir.
Latifa, on binlerce yarışmacının arasından başarıyla en üst basamaklara tırmandı. Afganistanlı Türkmen kızı Latifa'nın bu başarısı bazı yobaz dini çevreleri oldukça rahatsız etmişe benziyor. Latifa'nın babası Gulamsah Azizi, hergün kızına ölüm tehditlerinin yapıldığını bildiriyor.
Azatlyk Radyosu'ndan Sahra Gulam Nebi konuyla ilgili Latifa'nın babasından bilgi aldı.
Azatlyk Radiosy: Kızınız Latifa'nın "Afgan Star" larkı yarışmasına katılmasına pişman mısınız?
Gulam Sah Azizi: Günde gelen 100 telefonun 70-i küfürlü oluyor. Akrabalar da bizimle konuşmuyor. Hatta kardeşlerimiz bile bizimle konuşmuyorlar. Latifa sadece Afganistan'da Türkmenlerin de var olduğunu duyurdu. Şu anda maalesef Afganistan'da çok zor duruma düştük.
Azatlyk Radiosy: Ne zamandan beri tehditler geliyor?
Gulam Sah Azizi: Latifa üç aydır şarkı yarışmasına katılıyor. Birkaç gün önce "Kızını yarışmadan çek, yoksa kusura bakma, kendimiz yarışmaya katılmasını önleriz" diye tehdit edildik. Dün de biri aradı ve "Ben senin evini bombayla patlatacağım. Şöyle-böyle yapacağım" diye tehdit savurdu.
Azatlyk Radiosy: Sizi nasıl tehdit ediyorlar?
Gulam Sah Azizi: Telefonla tehdit ediyorlar. Direk yüzüme söyleyenler de oluyor. Yakın akrabalarımız direk yüzümüze söylüyorlar.
Azatlyk Radiosy: Tehditlerin içerikleri nasıl?
Gulam Sah Azizi: "Neden kızına yarışmaya katılmasına izin verdin? Kızın neden oraya çıktı, amacı ne? Kızını yarışmadan çekecek misin ya yok? Eğer sen kızını yarışmadan men etmezsen, o zaman biz men ederiz!" dibi tehditler alıyoruz.
Azatlyk Radiosy: Telefonla tehdit edenler kimliklerini açıklıyor mu?
Gulam Sah Azizi: Arayanların çoğu kendini "Mevlevi Salam" diye tanıtıyor. Bazıları akraba, bazıları komutan, ama geneli de Taliban diye tanıtıyorlar kendilerini.
Azatlyk Radiosy: Tehditlere siz nasıl cevap veriyor sunuz?
Gulam Sah Azizi: Çaresizim, ne diyebilir ki?! Cevap verebilecek durumda değilim. Ben ne yapabilirim ki? Benim burada destekçim, kimim, kimsem yok, akrabalarım da yok, tek desteğim kendi ailem. Benim birkaç çocuğum var. Maddi durumum iyi olmadığı için, ge.im derdinde evden uzaklarda çalışan biriyim. Kızın Latifa şarkı yarışmasına katılmaya başladığından beri çalışmayı da bıraktım. Şu anda evde sadece kızımı destekliyorum. Başka elimden bir şey gelmiyor, çaresiziz.
Azatlyk Radiosy: Tehditler Latifa'nın hayatında neler değiştirdi veya onu nasıl etkiliyor?
Gulam Sah Azizi: Kızım Latifa sokağa çıkamıyor. Babası ve annesi olarak sürekli yanındayız. Bir yere gideceği zaman ben sürekli yanındayım. Tehditler bizi çok zor durumda bırakıyor. "Neden kızın peşini bıkarmıyorsun?" deyiyorlar. Ölüm tehditleri aldığımız için hepimiz ölüm tehlikesi içinde yaşıyoruz.
Azatlyk Radiosy: Latifa şarkı yarışmasına katılacağı zaman gelecekde olayın ölümle burun buruna kalma durumuna kadar varacağını tahmin etmiş miydiniz?
Gulam Sah Azizi: Kızım Latifa çok istekliydi. Ben o zaman Kabul'da çalışıyordum. Sonra bir gün "Latifa elemeleri geçti, kızınızı getirin" diye telefon açdılar. Annesi de yarışmaya katılmasını destekledi. Böylece kızımızın yarışmaya katılımını olaylamak zorunda kaldık. Tek dileğimiz, Latifa'nın başarılı olması ve gelecekte hayatının da güzel olması. Ama, maalesef şu anda mavcut durumda bu çok zor.
Azatlyk Radiosy: Şarkı yarışmasına katılma fikri nasıl ortaya çıktı?
Gulam Sah Azizi: Kızım Latifa çoktan arzulamış böyle bir yarışmaya katılmayı. Yarışmaya katılınca can güvenliğinden dolayı ailecek Mezar-ı Şerif şehrinde yaşama güvenliğimiz kalmadı. Ondan dolayı da Kabul'a taşındık. Şimdi de Kabul'da bize rahat yok. Yarışmaya katılmaya başladığından beri hayatı bize zindan ettiler. Latifa şarkı yarışmasını kazansa da kazanmasa da bizi çok zor günler bekliyor. Bizim için hayatta kalma mücadelesi devam edecek.
Azatlyk Radiosy: Şarkı yarışmasına katılım kızınız Latifa'ya ne kazandırdı veya ne kaybettirdi?
Gulam Sah Azizi: Latifa şarkı söylemeyi televizyondan öğrendi. Onun hiç hocası olmadı. Latifa sade ev kızı. Dokuzuncu sınıfa kadar okudu. Altıncı sınıfa kadar olan kısmı ise Pakistan'da okumuştu. Bundan dolayı şarkı yarışmasında her iki Peştu dilinde şarkı söyleyerek başarılı oldu. Kızım Latifa müzik eğtimi almadı.
Azatlyk Radiosy: Dokuzuncu sınıfa kadar okudu dediniz. Sonra neden okula devam etmedi? Okulu bırakmasına sanat aşkı mı sebep oldu? Yoksa başka nedenler mi var?
Gulam Sah Azizi:Kendisi okuldan izin alıp, okulunu bıraktı. Ailesi olarak biz Latifa'nın okula devam etmesini ve meslek sahibi olmasını istiyoruz.
Azatlyk Radiosy: Okul izin verdi dediniz. Bu ne demek oluyor? Okuldan atıldı mı, yoksa bıraktırıldı mı?
Gulam Sah Azizi: Latifa "Afgan Star" şarkı yarışmasına katılabilmek için okuldan izin istedi ve onlar da onayladı. Sonra da öüretmeni kızımızı okula geri kabul etmeyeceğini söyledi.
Azatlyk Radiosy: Kızınız Latifa'nın sanat dünyasındaki geleceğini nasıl görüyor sunuz?
Gulam Sah Azizi: Kızım Latifa'ya güzel gelecek ümid ediyoruz. Dünya Türkmenlerinin destek çıkmasını istiyoruz. Afganistan'daki Türkmenlerin arasından da sanatçı çıkması herkese gurur kaynağı olacaktır.
Çeviri: Devlet BAYHAN
Kaynak: http://www.azathabar.org/content/article/24895733.html | | |
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 2 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|